Hüseyin Raşit Yılmaz TEPAV 21 Mart 2013 -
Son yıllarda Orta Doğu’da yaşanan siyasi ve toplumsal hareketlilik kamuoyunun dikkatini bu coğrafyaya yoğunlaştırdı. Odaklanılan coğrafyadaki dönüşüm sürecinin en sancılı bölümünün yanı başımızda cereyan ediyor olması da durumu perçinledi. Bu sebepledir ki; yakın dönemde gerçekleşen pek çok gelişme gündemde önemine uygun yer bulamadı. Bahsolunan halin en belirgin örneklerinden biri, Soğuk Savaş sonrası dönemde Türk Dünyası ile ilgili sarf edilen tüm çabaların ortak ürünü olarak tanımlanabilecek Türk Konseyi’dir. Tam adı Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi olan yapı Türkiye, Azerbaycan, Kazakistan ve Kırgızistan’ın kurucu üyelikleriyle Eylül 2010’da İstanbul’da resmiyet kazandı. Türk Konseyi’nin kurulması, evveliyatı göz önünde bulundurulduğunda, mühim bir eşiğin aşılması manasına gelmekte. 1992’de başlayan Türk Dili Konuşan Ülkeler Devlet Başkanları Zirveleri’ni takip edenlerin hatırlayacağı üzere başlangıçta her sene, sonrasında fasılalarla toplanan zirvelerde alınan kararlar hayata bir türlü geçirilemediği için farklı yıllarda toplanan zirvelerde sürekli birbirini tekrarlayan kararlar alınmaktaydı. 1996’da Özbekistan-Taşkent’te yapılan 4. Devlet Başkanları Zirvesi’nde daimi bir sekreteryanın kurulması konusunda ortak karar alınmıştı. 1998’de Kazakistan-Astana’da düzenlenen zirvede tüzüğü kabul edilen, 2000 yılında Azerbaycan-Bakü’de merkezinin Türkiye’de olması hususunda mutabakata varılan sekreteryanın, 2006 yılına gelindiğinde hala tekrarlanan bir öneri olmaktan öteye gidemediğini görmüştük.
Bu süreçte Türkmenistan’ın 1995’te Birleşmiş Milletler’in onayıyla Daimi Tarafsızlık statüsü kazanması, haliyle uluslararası konularda taraf olmamayı tercih etmesi ve Özbekistan ile yaşanan malum sıkıntılar nedeniyle iki ülkenin aktif katılımında sıkıntılar baş göstermişti. Bununla birlikte Kazakistan devlet başkanı Nazarbayev’in güçlü bir siyasi irade sergilemesiyle zirvelerin devam etmesinde etkin olmuş, Azerbaycan’da Elçibey, Haydar Aliyev ve sonrasında İlham Aliyev döneminde zirvelerde en üst düzeyde yer almaya devam etmişti. Kırgızistan ilk cumhurbaşkanı Akayev ile zirvelere katılmaya başlamış, 2005’te başlayan halk ayaklanmalarının iktidara taşıdığı devlet başkanları Bakiyev, Otunbayeva ve son olarak da seçilmiş cumhurbaşkanı Atambayev ile iştirakini sürdüregelmişti.
1992’de romantizmin zihinleri flulaştıran etkisi ve büyük iddiaların harmanlanması ile başlayan ama tekrarlanan ve bir türlü hayata geçmeyen kararların ağırlığıyla mesafe alamayan zirveler sürecinde 2009 Nahçivan Zirvesi açık bir dönüm noktası oldu. 3 Ekim 2009’da Nahçivan’da toplanan devlet başkanları ilk zirveden 17, sekreteryanın ilk kurulma kararının alındığı zirveden 13 yıl sonra resmi bir anlaşma[1] ile daimi sekreteryası olan Konsey’in kurulmasını kararlaştırdılar. 16 Eylül 2010’da İstanbul’da yapılan 10. Türk Dili Konuşan Devlet Başkanları Zirvesi’nde ise Türk Konseyi’nin kurulduğu resmen ilan edildi ve genel sekreter olarak emekli büyükelçi Halil Akıncı atandı. Merkezinin İstanbul’da olması kararlaştırılan Konsey nezdinde Devlet Başkanları Konseyi, Dışişleri Bakanları Konseyi, Kıdemli Memurlar Komitesi, Aksakallar Konseyi ve sekreterya yer alıyor. Ana karar alma organı Devlet Başkanları Konseyi. Konsey’in işleyiş biçimi gereği uzmanlar kurulu toplantılarında alınan kararlar ilgili bakanların toplantısına sunulduktan sonra son olarak Devlet Başkanları zirvesinde görüşülerek nihai karara varılıyor. Alınan kararların gerçekleşmesinden ise Devlet Başkanları’na karşı Türk Konseyi Genel Sekreterliği sorumlu.
Hariciyemizde Türk dünyasını en iyi bilenlerin başında gelen Halil Akıncı’nın genel sekreterliğinde 3. yılına giren Türk Konseyi’nin tekrarlanan kararlarla geçirilen uzun yıllarla mukayese edildiğinde kısa sürede önemli mesafeler aldığı görülüyor. 2011’de Almatı’da, Türk Konseyi çatısı altında düzenlenen ilk zirvede ekonomik işbirliği üzerinde durulmuş, ekonomik işbirliğinin temel amacının Türk Konseyi üye ülkeleri arasında malların, sermayenin, hizmetlerin ve teknolojinin serbest dolaşımını gerçekleştirmek[2] olduğu ifade edilmiştir. 2012’de Bişkek’teki zirvede ise Astana’da Türk Akademisi ve Bakü’de Türk Kültür Mirası Vakfı’nın kurulması anlaşmalarla karara bağlandı. Türk Konseyi’nin bir kısmı tasarım aşamasında bir bölümü ise hayata geçmeye başlayan dikkat çekici projeleri bulunmakta. Bişkek Zirvesi’nde gümrüklerden ayrı olarak çalışılması kararlaştırılan ulaştırma koridorlarının iyileştirilmesi konusunda 3. Uzmanlar Toplantısı yapıldı. Hazar Denizi’ndeki ulaştırma ağının iyileştirilmesi için Kazakistan ile Azerbaycan’ın hususi ikili çalışmalar yapması ve Bakü-Tiflis-Kars üzerinden Çin mallarının Avrupa’ya taşınması konusuna eğilinmesi noktasında ortak hareket etme kararı alındı. Gümrüklerde bekleme süresinin minimize edilmesi ve gümrük kapılarının modernizasyonu üzerinde projeler geliştirmeye başlandı. Üye ülkelerin diasporalarının birlikte hareket etmesi ile ilgili çalışmalar kıdemli memurlar düzeyinde sürmekte. 2011 Zirvesi’nde kurulan Türk İş Konseyi, üye ülkeleri temsil eden iş dünyasının çatı kuruluşlarının katılımıyla kuruldu. Türkiye’yi TOBB’un temsil ettiği Türk İş Konseyi’nin önümüzdeki Haziran’da İstanbul’da toplanması planlanıyor. Üye ülkelerden üçer üniversitenin katıldığı üniversitelerarası birlik kurulması çalışmaları tasarım aşamasında ve ilerleyen dönemde Erasmus’a benzeyen bir sistem meydana getirilmesi arzu ediliyor. Türk tarihinin 13. Yüzyıla kadar olan kısmı ile Türk Edebiyatı kitaplarının ortak yazılması ve müfredata dâhil edilmesi Konsey’in gündeminde. Ortak terminoloji oluşturmak için çalışacak Terminoloji Komitesi ilk toplantısını yaptı. TEPAV’ın katkı verdiği Kalkınma Fonu Kurulması, Ortak Hakemlik Mekanizmasının Oluşturulması, Mülk Edinme Rejimlerinin Uyumlulaştırılması, Bilimsel Araştırma Fonu Kurulması ise diğer önemli projeler.
Türk Konseyi’nin, kuruluşu daha önceye dayanan ve üyeleri arasında Türk devletlerinin dışında başka devletlere bağlı özerk, muhtar cumhuriyetlerinde bulunduğu Uluslararası Türk Kültür Teşkilatı (TÜRKSOY) ile Türk Dili Konuşan Ülkeler Parlamenter Asamblesi (TÜRKPA) için çatı kuruluş vasfı taşıdığı da söylenebilir.